Özgün Araştırma

Rozase Hastalarında Demodex Enfestasyonu

10.4274/tpd.galenos.2019.6456

  • Dursun Türkmen
  • Gamze Türkoğlu

Gönderim Tarihi: 03.06.2019 Kabul Tarihi: 09.09.2019 Turkiye Parazitol Derg 2019;43(4):194-197 PMID: 31865655

Amaç:

Rozase, etiyolojisi tam olarak bilinmeyen ancak multifaktöryel olduğu düşünülen bir hastalıktır. Demodex spp. kıl follikülleri ve sebase glandlar içerisinde yaşayan asemptomatik saprofitik ektoparazitlerdir. Bu çalışmada, hastanemizde rozase nedeniyle takip edilen hastalarda yüzeyel deri biyopsisi yöntemi kullanılarak Demodex spp. sıklığının araştırılması ve kontrol grubu ile karşılaştırılması amaçlanmıştır.

Yöntemler:

Çalışmaya, 77 rozase tanılı hasta ile 31 kontrol hastası dahil edildi. Hastalarda Demodex spp. yoğunluğunun tespiti için, non-invaziv standart yüzeyel deri biyopsisi yöntemi uygulandı. Tanıda cm2’de ≥5 Demodex spp. görülmesi pozitif olarak değerlendirildi.

Bulgular:

Hastaların yaş ortalaması 44,5±14,6 iken, kontrol grubunun yaş ortalaması 48,2±14,9 idi. Hastaların %55,1’inde eritemato-telenjiektatik, %43,5’inde papülopüstüler ve %3,9'unda fimatöz tipte lezyonlar görüldü. Rozase tanılı hastaların %33,8’inde Demodex enfestasyonu pozitif iken kontrol grubunda bu oran %9,7 idi. Fark istatistiksel olarak anlamlıydı. Rozase tanılı hastalarda cinsiyete göre Demodex spp. pozitifliği bakımından anlamlı bir fark saptanmadı.

Sonuç:

Rozase tanılı hastalarda Demodex enfestasyonunun önemi son yıllarda artmaktadır. Ülkemizde yapılan bazı çalışmalar da göz önüne alınarak, rozase ön tanısı düşünülen hastaların öncelikli olarak Demodex spp. yönünden araştırılmasının erken tanı ve tedavi bakımından yararlı olacağını düşünüyoruz.

Anahtar Kelimeler: Rozase, Demodex spp., dermatoz, enfestasyon

GİRİŞ

Rozase genetik ve çevresel faktörlerin tetiklemesi sonucu gelişen, yaygın, kronik enflamatuvar bir dermatozdur. Yüzün orta bölgesine lokalize olup eritem, telenjektazi, papüller ve püstüllerle karakterizedir. Dört klinik alt tipi tanımlanmıştır: Eritematotelenjiektatik, papülopüstüler, fimatöz ve oküler rozase (1-3). Doğal immün sistemin düzensizliği, kronik enflamatuvar cevaplar, nörovasküler değişiklikler, mikroorganizmalar, ultraviyole radyasyona maruz kalma ve diğer çevresel tetikleyiciler, alınan gıdalar ve kimyasallar, tek başlarına veya kombinasyon halinde, rozaseden sorumlu olabilir (4,5). Ayrıca Demodex folliculorum enfestasyonunun rozasedeki enflamatuvar lezyonların gelişimine katkıları üzerinde de durulmaktadır (6).

Demodex spp. kıl follikülleri ve sebase glandlar içerisinde yaşayan asemptomatik saprofitik ektoparazitlerdir (7,8). İnsanlarda Demodex folliculorum ve Demodex brevis olmak üzere iki türü tespit edilmiştir (7,9). Demodex folliculorum, Demodex brevis’den daha yaygın olup genellikle kıl foliküllerinin infindibular kısmına yerleşir. Buna karşılık Demodex brevis sebase gland ve duktuslar içerisine yerleşir ki bundan dolayı Demodex folliculorum’a göre daha derinde yer alır (7,10). Demodex folliculorum insanlarda en yaygın olarak saptanan ektoparazittir (11,12).

İnsanlarda alın, yanaklar, burun, çene ve nazolabiyal bölge en sık enfestasyon gelişen yerler olup, nadir de olsa boyun, saçlı deri, kulak, göğüs, sırt, meme, kalça ve genital organlar gibi vücudun değişik bölgelerinde de saptanabilmektedirler. Demodex spp. bazen sağlıklı bireylerin kıl foliküllerinde hiçbir patolojiye sebep olmadan kalabildiği halde, deri hijyeninin iyi olmadığı ya da immün sistemin zayıf olduğu durumlarda fırsatçı patojen olarak akne, rozase, perioral dermatit, seboreik dermatit ve blefarit gibi bazı hastalıkların patogenezinde rol alabilmektedir (13-17).

Bu çalışmada, hastanemizde rozase nedeniyle takip edilen hastalarda yüzeyel deri biyopsisi yöntemi kullanılarak Demodex spp. sıklığının araştırılması ve kontrol grubu ile karşılaştırılması amaçlanmıştır.


YÖNTEMLER

Çalışma Helsinki Deklarasyonu’na uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Çalışma Malatya Klinik Araştırmalar Etik Kurulu tarafından onaylanmıştır ve çalışmada yer alan tüm hastalardan yazılı onam alınmıştır.

Çalışmaya, Ocak 2019-Mayıs 2019 tarihleri arasında dermatoloji polikliniğine başvuran, 77 rozase hastası dahil edildi. Sistemik enflamatuvar hastalığı veya enflamatuvar dermatozu olanlar ile son bir ay içerisinde herhangi bir sistemik ilaç alanlar çalışma dışı bırakıldı. Hastanemizde rozase tanısıyla takip edilen hastaların dosyaları retrospektif olarak incelenerek yaş, cinsiyet, hastalık süresi, ailede rozase öyküsü, rozase tipi, tutulum bölgeleri ile cm2 başına Demodex spp. sayısı kaydedildi. Dermatoloji polikliniğimize başka sebeplerle başvuran ve sistemik hastalığı veya enflamatuvar dermatozu olmayan, yaş ve cinsiyet olarak rozase grubuna benzer, toplam 31 hasta kontrol grubu olarak alındı. Rozase ve kontrol hastalarının demografik ve klinik özellikleri Tablo 1’de görülmektedir.

Hastalarda Demodex spp. yoğunluğunun tespiti için, hastanemizin mikrobiyoloji ünitesinde, en uygun yöntem olan non-invaziv standart yüzeyel deri biyopsisi yöntemi uygulandı. Temiz bir lam üzerine bir damla siyanoakrilat (Japon yapıştırıcı) damlatıldı. Hastanın lezyonlu deri bölgesine bastırılarak bir dakika kadar tutuldu ve geri çekildi. İşlem sırasında hastanın gözlerinin kapalı tutulması istendi. Alınan örneğin üzerine immersiyon yağı damlatılarak lamel ile kapatıldı. Preparatlar ışık mikroskobunda (Olympus CX31, Japan) x10 ve x40 büyütmelerde cm2’deki Demodex spp. yoğunluğuna bakıldı. Tanıda cm2’de 5 ve daha fazla Demodex spp. görülmesi pozitif olarak değerlendirildi.


İstatistiksel Analiz

İstatistiksel değerlendirme SPSS (SPSS for Windows, Version 25.0, SPSS Inc, U.S.A) paket programı kullanılarak gerçekleştirildi. Nitel değişkenlere ait veriler sayı ve yüzde olarak, nicel değişkenlere ait veriler ise, ortalama ± standart sapma olarak verildi. Hasta ve kontrol grubunun Demodex yoğunluğunun karşılaştırılmasında ki-kare testi, yaş ortalamasının karşılaştırılmasında Mann-Whitney U testi kullanıldı. P<0,05 düzeyinde anlamlı kabul edildi.


BULGULAR

Çalışmamızda 77 rozase hastası ve 31 kontrol hastası yer aldı. Hastaların yaş ortalaması 44,5±14,6 (minimum=17, maksimum=85) iken, kontrol grubunun yaş ortalaması 48,2±14,9 idi. Hasta ve kontrol grubu arasında yaş ve cinsiyet olarak anlamlı bir fark yoktu (p>0,05) (Tablo 1). Rozase hastalarının %72,7’sinde hastalık süresinin bir yıldan fazla olduğu belirlendi ve %16,9’unda ailede rozase öyküsü mevcuttu. Hastaların %51,9’unda rozase tipi eritemato-telenjiektatik, %44,2’sinde papülopüstüler iken %3,9’u fimatöz (rinofima) idi. Hastaların %35,1’inde lezyonlar sadece yanak bölgesinde, %26’sında yanak + alın bölgesine lokalize idi. Hastaların %84,1’inde yanma şikayeti, %49,3’ünde kaşıntı şikayeti vardı (Tablo 1).

Demodex spp. yoğunluğuna baktığımızda rozase hastalarının %33,8’inde Demodex enfestasyonu pozitif iken kontrol grubunda Demodex pozitifliği %9,7 oranındaydı. Fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,021) (Tablo 2). Rosase hastalarında cinsiyete göre Demodex pozitifliği bakımından anlamlı bir fark saptanmadı (p>0,05) (Tablo 3). Rozase hastaları yaşa göre iki alt gruba ayrıldı ve Demodex spp. pozitifliği bakımından karşılaştırıldığında 45 yaş ve üzeri olan hastalarda Demodex spp. pozitifliği daha fazlaydı, fakat istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05) (Tablo 4). Papülopüstüler rozase ile eritematotelenjiektatik grup arasında da Demodex spp. pozitifliği bakımından bir fark bulunmadı (p>0,05). Fimatoz tip rozaseli (rinofima) üç hastada da Demodex spp. pozitif idi.


TARTIŞMA

Rozase hastalığı etiyolojisi tam olarak bilinmemekle beraber, multifaktöryel olduğu düşünülmektedir. Patogenezinde temel olarak, damarsal aşırı veya bozuk aktivite suçlanmaktadır. Bununla birlikte etiyolojisinde Demodex akarlarının önemli bir faktör olduğu belirtilmektedir. Papiller dermal damarlarda kan akımının arttığı ve bunun da Demodex spp. için elverişli bir yaşam alanı sağladığı ya da dermise invaze olmasını kolaylaştırdığı belirtilmiştir. Yine bu akarların foliküler açıklığı mekanik olarak tıkadığı veya mikroorganizmalara vektör görevi görerek de rozase lezyonlarının gelişimine katkıda bulunabileceği düşünülmüştür (16).

Roihu ve Kariniemi (8), yüz derisindeki Demodex akarlarının prevalansını araştırdıkları çalışmalarında rozaseli 80, fasiyal ekzematoz erüpsiyonlu 40 ve diskoid lupus eritematozuslu 40 hastadan biyopsi örnekleri almışlar, akar sıklığının rozase grubunda (%51) çalışma grubunun geri kalanına göre (ekzemada %28, diskoid lupusda %31) anlamlı derecede yüksek oranlar elde etmişlerdir. Yazarlar ayrıca enfekte olmuş saç foliküllerinin çevresinde bir lenfohistiyositik hücre sızıntısı gördüklerini ve Demodex akarlarının akne rozasedeki enflamatuvar reaksiyonda rol oynayabileceğini öne sürmüşlerdir (18). Diğer bazı yazarlar rozasenin papülopüstüler fazında yüksek dansitede Demodex folliculorum yoğunluğu tespit etmişler ve rozasenin papülopüstüler fazındaki patojenik rolünü desteklediğini öne sürmüşlerdir (19,20). Buna karşılık çalışmamızda papülopüstüler rosaseli hastalarla eritematotelenjiektatik grup arasında Demodex spp. pozitifliği bakımından böyle bir fark saptanmamıştır.

Çalışmamızda genel olarak rozase hastalarının %33,8’inde Demodex pozitifliği (≥5/cm2) saptanmıştır. Rozaseli hastalarda deri biyopsi örneklerinde Demodex folliculorum’un araştırıldığı iki çalışmada Basta-Juzbasic 50 rozaseli hastanın 43’ünde (%86), Sibenge 25 hastanın 20’sinde (%80), Demodex folliculorum tespit ettiklerini rapor etmişlerdir (9,21). Cengiz ve ark. (22) 67 hastanın %47,8’inde Demodex yoğunluğunu ≥5/cm2, Yücel ve ark. (23) ise mikrobiyoloji laboratuvarına rozase öntanısıyla gönderilen hastaların %60,7’sinde Demodex spp. pozitifliği saptamışlardır.

İlimizde daha önce yapılan kontrol grubuyla karşılaştırmalı bir çalışmada bizim çalışmamıza benzer olarak %33,3 oranında Demodex folliculorum pozitifliği elde edilmiştir (24). Bir başka çalışmada ise papülopüstüler rozaseli hastalar sağlıklı kontroller ile karşılaştırılmış ve Demodex spp. prevalans ve dansitesinin istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu rapor edilmiştir (25). Bazı çalışmalarda Demodex folliculorum <5 olan hastalar da pozitif olarak kabul edildiği için enfestasyon oranları çok yüksek rapor edilmiştir. Kontrol grubundaki Demodex pozitiflikleri ve herhangi bir patolojiye sebep olmadıkları göz önünde bulundurulduğunda Demodex folliculorum sayısının ≥5/cm2 patojenite kriteri olarak alınmasının daha uygun olacağı kanaatindeyiz.


SONUÇ

Rozase hastalarında Demodex enfestasyonunun önemi son yıllarda artmaktadır. Ülkemizde yapılan bazı çalışmalar da gözönüne alınarak, rozase öntanısı düşünülen hastaların öncelikli olarak Demodex spp. yönünden araştırılmasının erken tanı ve tedavi bakımından yararlı olacağını düşünüyoruz.

* Etik

Etik Kurul Onayı: Çalışma Malatya Klinik Araştırmalar Etik Kurulu tarafından onaylanmıştır.

Hasta Onayı: Çalışmada yer alan tüm hastalardan yazılı onam alınmıştır.

Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulunda olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.

* Yazarlık Katkıları

Konsept: D.T., G.T., Dizayn: D.T., Veri Toplama veya İşleme: D.T., G.T., Analiz veya Yorumlama: D.T., Literatür Arama: D.T., Yazan: D.T.

Çıkar Çatışması: Yazarlar tarafından çıkar çatışması bildirilmemiştir.

Finansal Destek: Yazarlar tarafından finansal destek almadıkları bildirilmiştir.


Resimler

  1. Gallo RL, Granstein RD, Kang S, Mannis M, Steinhoff M, Tan J, et al. Standard classification and pathophysiology of rosacea: The 2017 update by the National Rosacea Society Expert Committee. J Am Acad Dermatol 2018;78:148-55.
  2. Jones DA. Rosacea, reactive oxygen species, and azelaic acid. J Clin Aesthet Dermatol 2009;2:26-30.
  3. Woo YR, Lim JH, Cho DH, Park HJ. Rosacea: Molecular Mechanisms and Management of a Chronic Cutaneous Inflammatory Condition. Int J Mol Sci 2016;17:1562.
  4. Steinhoff M, Schauber J, Leyden JJ. New insights into rosacea pathophysiology: a review of recent findings. J Am Acad Dermatol 2013;69:15-26.
  5. Vemuri RC, Gundamaraju R, Sekaran SD, Manikam R. Major pathophysiological correlations of rosacea: a complete clinical appraisal. Int J Med Sci 2015;12:387-96.
  6. Erbağcı Z. Rozasea: Sınıflama ve Etyopatogenezde Son Görüşler. Türkiye Klinikleri J Dermatol 2005;15:105-16.
  7. Baima B, Sticherling M. Demodicidosis revisited. Acta Derm Venereol 2002;82:3-6.
  8. Roihu T, Kariniemi AL. Demodex mites in acne rosacea. J Cutan Pathol 1998;25:550-2.
  9. Basta-Juzbasic A, Subic JS, Ljubojevic S. Demodex folliculorum in development of dermatitis rosaceiformis steroidica and rosacea-related diseases. Clin Dermatol 2002;20:135-40.
  10. Jansen T, Kastner U, Kreuter A, Altmeyer P. Rosacea-like demodicidosis associated with acquired immunodeficiency syndrome ( case reports). Br J Dermatol 2001;144:139-42.
  11. Stephen MP, Thomas JH, Steven LD. Pustular folliculitis associated with Demodex folliculorum. J Am Acad Dermatol 1986;15:1159-62.
  12. Forstinger C,Kitler H,Binder M. Treatment of rosacea-like demodecidosis with oral ivermectin and topical permethrin cream. J Am Acad Dermatol 1999;41:775-7.
  13. Rufli T, Mumcuoğlu Y. The hair follicle mites D. folliculorum and D. brevis: biology and medical importance. Dermatology 1981;162:1-11.
  14. Bonnar E, Eustace P, Powell FC. The Demodex mite population in rosacea. J Am Acad Dermatol 1993;28:443-8.
  15. Özçelik S. Parazitoloji’de artropod hastalıkları ve vektörler. Editörler, Özcel MA, Daldal N. İzmir: Ege Üniversitesi Basımevi; 1997.s.339-62.
  16. Erbağcı Z, Özgöztaşı O. The significance of Demodex folliculorum density in rosacea. Int J Dermatol 1998;37421-5.
  17. Isa NHM, Loong LW, Fang GH, Mohamad AM, Razali N, Rani NR, et al. Demodicosis among university medical students in Malaysia and the effects of facial cleanser and moisturizer usage. S Asian J Trop Med Public Health 2011;42:1375-80.
  18. Roihu T, Kariniemi AL. Demodex mites in acne rosacea. J Cutan Pathol 1998;25:550-2.
  19. Forton F, Seys B. Density of Demodex folliculorum in rosacea: a case-control study using standardized skin-surface biopsy. Br J Dermatol 1993;128:650-9.
  20. Abd-El-Al AM, Bayoumy AM, Abou Salem EA. A studyon Demodex folliculorum in rosacea. J Egypt S Parasitol 1997;27:183-95.
  21. Sibenge S, Gawkrodger DJ. Rozasea: a study of clinical patterns, blood flow, and the role of DF. J Am Acad Dermatoll 1992;26:590-3.
  22. Cengiz ZT, Yılmaz H, Özkol HU, Ekici A, Ödemiş N. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi Parazitoloji Laboratuarına Başvuran Hastalarda Demodex sp.’nin Prevalansı. Turkiye Parazitol Derg 2014;38:9-11.
  23. Yücel A, Yilmaz M. Rosacea Ön Tanılı Hastalarda Demodex folliculorum ve Demodex brevis Yaygınlığının Araştırılması. Türkiye Parazitol Derg 2013;37:195-8.
  24. Turan N, Kapıcıoğlu Y, Saraç G. Akne Vulgaris ve Rozase Hastalarında Deri Sebum, pH ve Nem Değerlerinin Demodeks Enfestasyonuna Etkisi. Türkiye Parazitol Derg 2017;41:143-7.
  25. Georgala S, Katoulis AC, Kylafis GD, Koumantaki-Mathioudaki E, Georgala C, Aroni K. Increased density of DF and evidence of delayed hypersensitivity reaction in subjects with papulopustular rosacea. JEADV 2001;15:441-4.