GİRİŞ
Paraziter hastalıklar tüm dünyada önemli morbidite ve mortalite sebeplerinden biridir. Paraziter etkenler arasında yaygın olarak görülenler ise bağırsak parazitleridir. Dünya çapında yaklaşık iki milyar insan bağırsak parazitlerinden etkilenmekte ve bunların yaklaşık 300 milyonunda ciddi semptomlar görülmektedir (1).
Farklı ülkelerde yapılan epidemiyolojik çalışmalar, toplumun sosyo-ekonomik düzeyinin bağırsak parazitlerinin prevalansını etkileyebileceğini göstermiştir. İçme suyu ve kanalizasyon sistemi için altyapının geliştirilmesi, kişisel hijyen ve sanitasyonun iyileştirilmesi durumunda, bağırsak parazitlerinin prevalansının düştüğü bilinmektedir. Ülkemizde bazı bölgelerde sosyo-ekonomik durumun düşük olması ve içme suyu ve kanalizasyon altyapısının yetersizliği ayrıca, halkımızın yeteri kadar intestinal parazit enfeksiyonları konusunda bilgilendirilmemesi, yaygınlığı etkileyen faktörlerin başında gelmektedir (2-4).
İntestinal parazit enfeksiyonları varlığında ortaya çıkan farklı birçok belirti vardır. Bu etkenler doğrudan ya da dolaylı olarak özellikle çocuklarda; malnütrisyon, anemi, büyüme geriliği, sinirlilik ve zihinsel bozukluk gibi semptomlardan akut komplikasyonlara kadar değişen geniş bir skalada etkisini gösterir. Parazitlere bağlı oluşan ishalde, sıvı elektrolit dengesizliği sonucu ağır klinik tabloların oluşabildiği ve kronik ishalin çocuklarda büyüme ve gelişmeyi olumsuz etkileyerek malnütrisyona yol açabildiği göz önüne alındığında, çocuk yaş grubunda ishal yapan etkenlerin araştırılması büyük önem taşımaktadır (3,5).
Bu çalışma, ishal şikayetiyle sağlık merkezlerine başvuran çocuklarda intestinal parazitlerin sıklığını belirlemek ve bu parazitlerin önemini ortaya koymak amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEMLER
Bu çalışma için önce Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan onay raporu alınmıştır (2020/01-11). Çalışma, Şubat 2020-Nisan 2020 tarihleri arasında Iğdır Devlet Hastanesi ve Özel Bulut Hastanesi’ne ishal şikayetiyle başvurup dışkı istemiyle mikrobiyoloji laboratuvarına yönlendirilen ve 1-16 yaş aralığında olan çocuklar üzerinde yürütülmüştür. Çalışmada hasta grubu 141’i kız, 159’u erkek olan toplam 300 ishalli çocuktan [yaş için ort ± standart sapma (SS): 4,85±3,38; min-maks: 1-16]; kontrol grubu, herhangi bir kronik hastalığı ve ishali olmayan 50’si kız, 50’si erkek olmak üzere toplam 100 çocuktan (yaş için ort ± SS: 6,51±4,02; min-maks: 1-16) oluşturulmuştur. Hastalara şikayetleri, ailelerinin hayvancılıkla uğraşıp uğraşmadığı ve evlerinde kanalizasyon şebekesi olup olmadığı gibi soruları içeren bir anket formu doldurtulmuştur. Alınan örneklerin bakısı önce örneklerin alındığı hastanelerin Mikrobiyoloji Laboratuvarı’nda sonra Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Araştırma Laboratuvarı’nda yapılmıştır. Dışkı örnekleri önce Nativ-Lugol yöntemi ile intestinal parazitler yönünden mikroskobik olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca örnekler, Cryptosporidium spp. ve Cyclospora cayetanensis gibi parazitleri saptamak amacı ile modifiye asit-fast boyama yöntemi ile boyanarak mikroskobun X100’lük objektifi ile incelenmiştir.
İstatistiksel Analiz
Kategorik değişkenler için oranların karşılaştırmasında Z (t) testi kullanılmıştır. Ayrıca kategorik değişkenler arasındaki ilişkiyi belirlemek için ki-kare testi yapılmıştır. Hesaplamalarda istatistik anlamlılık düzeyi %5 olarak alınmış ve hesaplamalar için SPSS (ver:13) ve MINITAB (ver:14) istatistik paket programları kullanılmıştır.
BULGULAR
Bu çalışmada, hasta grubundaki 300 çocuğun 105’inde [%35; yaş için ort ± standart sapma (SS): 3,59±2,44; min-maks: 1-12], kontrol grubundaki 100 çocuğun 17’sinde (%17; yaş için ort ± SS: 7,41±3,74; min-maks: 1-12) intestinal parazit pozitifliği saptanmıştır. Parazit pozitifliği bakımından ishalli çocuklar ile sağlıklı kontrol grubu arasında istatistiksel olarak anlamlı fark belirlenmiştir (p=0,001). Hasta grubunda en yüksek oranda B. hominis’e (%13), en düşük oranda G. intestinalis’e (%2) rastlanmış, ayrıca %3 oranında Cryptosporidium spp. belirlenmiştir (Tablo 1, 2).
Hasta grubunda kızların %40,4’ünde, erkeklerin %30,2’sinde; kontrol grubunda ise kızların %20’sinde, erkeklerin %14’ünde intestinal parazit pozitifliği saptanmıştır. İstatistik olarak değerlendirildiğinde, hasta grubunda cinsiyetler arasında anlamlı fark saptanmazken hasta grubu ve kontrol grubu cinsiyetler karşılaştırması sonucunda anlamlı bir fark tespit edilmiştir (Tablo 1). Saptanan türlerin hasta-kontrol grubu pozitiflik karşılaştırmaları yapıldığında istatistiksel olarak anlamlı herhangi bir fark belirlenmemiştir (Tablo 2).
Çocukluk dönemlerinin ayrı ayrı istatistiksel değerlendirmesi yapılmış, sonuçlar Tablo 3’te verilmiştir. Sonuçlara göre intestinal parazit pozitifliği yönünden, altı karşılaştırmadan dördü istatistiksel olarak anlamlı çıkmıştır.
Parazite rastlama sıklığı ile hastaların bazı yaşam koşulları arasındaki ilişkide, “hayvancılık yapılıp-yapılmaması” (p=0,004) ve “kanalizasyon şebekesinin olup-olmaması” (p=0,002) karşılaştırılmalarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Ancak evde kullanılan su ile parazite rastlama sıklığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki belirlenmemiştir (Tablo 4).
Çalışmaya dahil edilen çocukların epikrizleri dikkate alındığında; 129’unda (%43) karın ağrısı, 99’unda (%33) ateş, 60’ında (%20) mide bulantısı, 27’sinde (%9) kusma, 24’ünde (%8) baş ağrısı ve 30’unda (%10) halsizlik olduğu görülmüştür. Epikrizlerinde karın ağrısı olan çocukların %43,4’ünde, ateşi olan çocukların %36,4’ünde, mide bulantısı olan çocukların %51,7’sinde, kusması olan çocukların %33,3’ünde, baş ağrısı olan çocukların %50’sinde ve halsizliği olan çocukların %23,3’ünde intestinal parazit pozitifliği saptanmıştır. Parazit görülme sıklığı ile adı geçen klinik belirtiler arasındaki ilişki istatistiksel olarak değerlendirildiğinde parazit sıklığı ile karın ağrısı (p=0,008) ve mide bulantısı (p=0,003) arasında anlamlı bir fark olduğu saptanmıştır (Tablo 5).
TARTIŞMA
Yapılan araştırmalar, bağırsak parazitlerinin günümüzde tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz için de önemli bir halk sorunu olduğunu göstermektedir (6,7).
İshal, çocuklarda mortalite ve morbiditeye sebep olan majör etkenlerden biridir. Yaklaşık olarak her yıl 2,5 milyon insanın ölümüne sebep olurken uzun vadede çocuklarda büyüme ve gelişme geriliğine neden olur. İshal sebeplerinden biri de intestinal parazit enfeksiyonlarıdır (8).
Ülkemizde ishal faktörü dikkate alınarak çocuk yaş grubu üzerinde intestinal parazit sıklığı ile ilgili olarak sınırlı sayıda çalışma yürütülmüştür.
Demirel ve ark. (9) tarafından yapılan bir çalışmada ishal, karın ağrısı, bulantı-kusma gibi gastro-intestinal şikayetler ile hastaneye başvuran 1,307 çocuğun dışkı örneği incelenmiştir. Çalışmada çocukların %18,5’inde intestinal parazit pozitifliği saptanmıştır. En yüksek oranda G. intestinalis (%9,6) belirlenmiştir. Çakır (10) tarafından 0-15 yaş grubu çocuklar üzerinde yürütülen bir çalışmada 128 ishalli çocuğun %27,34’ünde bağırsak parazitlerine rastlanmıştır. Çalışmada E. coli (%10,2) ve G. intestinalis (%7,03) en çok saptanan parazitler olmuştur. Çiçek ve Yılmaz (11) tarafından 0-15 yaş grubu çocuklar üzerinde yürütülen bir çalışmada 450 ishalli çocuğun %34,2’sinde parazit pozitifliği saptanmıştır. Çalışmada G. intestinalis (%13,5) ve B. hominis (%10) en sık saptanan parazitler olmuştur. İşler (12) tarafından 0-16 yaş grubu çocuklar üzerinde yürütülen bir çalışmada 100 ishalli çocuğun %40’ında bağırsak paraziti saptamıştır. Çalışmada en yüksek oranda B. hominis (%17) belirlenmiştir. Tarafımızdan yapılan bu çalışmada 300 ishalli çocuğun %35’inde intestinal parazit saptanmış ayrıca ishalli olan ve ishalli olmayan grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark (p=0,001) belirlenmiştir.
İstatistiksel olarak bağırsak parazit sıklığı ile cinsiyetler arasında bazı çalışmalarda (5,13) bir fark saptanmamış; bazı çalışmalarda (14-16) kadınlarda erkeklere göre daha yüksek oranda saptanmış; diğer bazı çalışmalarda (17-19) ise bu parazitler erkeklerde daha yüksek oranda saptanmıştır. Tarafımızdan yapılan bu çalışmada ise ishalli hastalarda parazite rastlama sıklığında cinsiyetler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark belirlenmemiştir.
Yaş grupları ile intestinal parazit sıklığı arasındaki ilişkinin ele alındığı çalışmalarda (19,20) genellikle yaşın ilerlemesi ile beraber bağırsak parazitlerinin yayılış oranının da düştüğü belirtilmiştir. Çocuk yaş grubu üzerine yapılan çalışmalarda da intestinal parazit sıklığının yaşa bağlı olup olmadığı araştırılmıştır. Ancak her çalışmada farklı yaş grupları oluşturulmuştur.
Demirel ve ark. (9) tarafından yapılan bir çalışmada çocuklar 0-1 yaş, 2-5 yaş, 6-7 yaş, 8-10 yaş, 11-15 yaş olmak üzere beş gruba ayrılmıştır. Çalışmada yaş arttıkça intestinal parazit pozitifliğinin istatistiksel olarak arttığı belirlenmiştir. Yapici ve ark. (21) ilk bir yaşta parazit saptanmadığını, 12-60 ay arasında %23,1, 60 ay üstünde ise %44,5 oranında parazit saptandığını bildirmişlerdir. Çalışmada gruplar arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirtilmiştir. Çakır (10) tarafından yapılan çalışmada 5 yaş üstü çocuklar ile 5 yaş altı çocuklar intestinal parazit sıklığı yönünden karşılaştırılmış ve istatistiksel olarak iki grup arasında bir farkın olmadığı belirtilmiştir.
Tarafımızca yapılan bu çalışmada ise diğer çalışmalardan farklı olarak çocuk gelişim dönemleri dikkate alınarak yaş grupları oluşturulmuştur. İntestinal parazit sıklığı bakımından gelişim dönemleri arasında yapılan istatistiksel analizde, bebeklik dönemi-ikinci çocukluk dönemi (p=0,001); bebeklik dönemi-ergenlik dönemi (p=0,009); ilk çocukluk dönemi-ikinci çocukluk dönemi (p=0,001); ilk çocukluk dönemi-ergenlik dönemi (p=0,009) karşılaştırmaları arasında anlamlı fark saptanmıştır. Yapılan bu gruplamada ikinci çocukluk döneminden sonra parazit pozitifliğinin düştüğü görülmüştür.
Yaptığımız bu çalışmada “hayvancılık yapılıp-yapılmaması”, “kanalizasyon şebekesinin olup-olmaması” ve ‘‘evde kullanılan suyun kuyu-şebeke kaynaklı olması’’ gibi bazı yaşam koşullarının parazitlerin sıklığına olan etkileri değerlendirilmiştir.
Tamer ve ark. (20) tarafından yapılan çalışmada kanalizasyon şebekesinin olup-olmaması ile parazite rastlama sıklığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamış, Ceylan (22) tarafından yapılan çalışmada anlamlı fark saptanmıştır. Yine Ceylan (22), hayvancılık yapılıp-yapılmaması ile parazite rastlama sıklığı arasında anlamlı ilişki saptamıştır. Ergin (23) tarafından yapılan çalışmada ise evin yanında ahır olan ve olmayan guruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki belirlenmiştir. Tarafımızdan yapılan bu çalışmada parazite rastlama sıklığında “hayvancılık yapılıp-yapılmaması” (p=0,004) ve “kanalizasyon şebekesinin olup-olmaması” (p=0,002) karşılaştırmalarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Evde kullanılan su ile (kuyu/şebeke) parazite rastlama sıklığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki belirlenmemiştir.
Okyay ve ark. (24) ve Limoncu ve ark. (25) tarafından yapılan çalışmalarda karın ağrısı, diş gıcırdatma, makat kaşıntısı ve yeme isteğinde azalma gibi bazı bulgular değerlendirilmiş; ancak bu bulgular, parazit varlığıyla ilişkili bulunmamıştır. Yapici ve ark.’nın (21) 400 çocuk üzerinde yürüttüğü çalışmada ise karın ağrısı, makat kaşıntısı, uyurken ağzından salya akması ve burun kaşıntısı ile parazit sıklığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur. Tarafımızca yapılan bu çalışmada da karın ağrısı (p=0,008) ve mide bulantısı (p=0,003) ile intestinal parazit sıklığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur. Bu sonuçlara göre ishal şikayetinin yanı sıra karın ağrısı ve mide bulantısı olan çocuklarda intestinal parazitlerin kesinlikle dikkate alınması gerektiği kanaatine varılmıştır.
İntestinal parazitlerin araştırıldığı çalışmalarda nativ-lugol yöntemiyle birlikte modifiye asit-fast boyama ve trikrom boyama yöntemleri de kullanılmıştır. Modifiye asit-fast boyama yöntemi fırsatçı intestinal protozoonların araştırıldığı çalışmalarda uygulanırken, trikrom boyama birçok araştırmacı tarafından şüpheli örneklerin kesin tanısı için tercih edilmiştir. Shahnazi ve ark. (26) tarafından nativ-lugol yöntemi ile yapılan bir çalışmada incelenen şüpheli örneklerin doğrulanması için trikrom boyama yöntemi kullanılmıştır. Bu çalışmada incelenen örneklerde şüpheli yapılar görülmediğinden dolayı trikrom boyama yapılmamıştır.
SONUÇ
Çalışmamızdan elde edilen bulgular dikkate alındığında, ishal şikayetiyle hastanelere başvuran çocukların, mutlaka intestinal parazitler yönünden değerlendirilmesi gerektiği, ayrıca Cryptosporidium spp. gibi ishal sebebi olan parazitleri saptayabilmek için modifiye asit-fast boyama yönteminin laboratuvarlarda kullanılmasının uygun olacağı anlaşılmıştır. Sonuç olarak; ishal, karın ağrısı ve mide bulantısı gibi klinik belirtileri olan çocukların intestinal parazitler yönünden değerlendirilmesinin gerekli olduğu kanaatine varılmıştır.
BİLGİLENDİRME
"Bu makale İnan KARAKUŞ'a ait "Bazı Sağlık Kuruluşlarına Başvuran İshalli Çocuklarda Bağırsak Parazitlerinin Sıklığı" başlıklı Yüksek Lisans Tezinin kısaltılmış halidir."
*Etik
Etik Kurul Onayı: Araştırma öncesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’nun 17.01.2020 tarihinde 2020/01-11 sayılı kararı ile izin alınmıştır.
Hasta Onayı: Katılımcılara araştırma hakkında bilgi verilmiş ve onay alınmıştır.
Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu ve editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.
*Yazarlık Katkıları
Konsept: İ.K., Dizayn: Z.T.C., Veri Toplama veya İşleme: İ.K., A.E. Analiz veya Yorumlama: İ.K., Z.T.C., Literatür Arama: İ.K., Z.T.C., A.E., Yazan: İ.K., Z.T.C.
Çıkar Çatışması: Yazarlar tarafından çıkar çatışması bildirilmemiştir.
Finansal Destek: Yazarlar tarafından finansal destek bildirilmemiştir.